“Teflon başbakan” olarak anılan Mark Rutte’nin 299 gün süren uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu 4. Hollanda hükümeti geçtiğimiz günlerde dağıldı.
Amerikancı politikaların takipçisi olan Rutte, sağ partilerden oluşan dörtlü bir koalisyon kurmayı başarmıştı. Koalisyona giren D66, CDA ve CU partileri için işler ilk aylarda olumlu gidiyordu. Ukrayna savaşı sonrası, ekonominin bozulmaya başlaması sonrasında halktan da homurtular yükselmeye başladı. Geçtiğimiz yılsonlarında yapılan kamuoyu yoklamaları halkın yüzde 80’lik bölümünün 4. Rutte kabinesinden hoşnut olmadığını ortaya çıkartmıştı. Bu rakam, 17 yıllık Rutte iktidarlarındaki en olumsuz tabloydu. Aynı dönemde Ukrayna’dan savaştan kaçarak Hollanda’ya gelen göçmenler, Afganistan ve Suriyeden gelenlerle birleşince ciddi barınma sorunları ortaya çıktı.
Günümüzde kanallarda bulunan eski yolcu ve eğlence gemileri yatakhanelere dönüştürülerek mültecilerin barınmaları sağlanmaya çalışılıyor. Halkın bir diğer hoşnutsuzluk nedeni de bu son durum. Koalisyonun büyük ortağı VVD halkın hoşnutsuzluğunu görerek yeni önlemler almak istedi. Savaş bölgelerinden kaçan mültecilerin, Hollandaya girişini aylık 200 kişiyle sınırlandırma önerisinin kabul edilmemesi durumunda, koalisyonun dağılacağı tehdidinde bulunan Rutte, bu önerinin kabul edilmemesi üzerine koalisyonu dağıtmış ve politik arenadan da ayrılacağını açıklamıştı. Aslında Hollanda politikasında hiçbir lider bir ömür boyu koltuğa yapışıp kalmıyor. Sağ ve soldan çok ünlü politikacıları hatırlarım. Hıristiyan Demokrat CDA Partisi’nden Ruud Lubbers, Jan Peter Balkanende, İşçi Partisi PvdA’dan Wim Kok birkaç dönem sonra artık kendi özel hayatlarına zaman ayırmak gerekçesiyle başbakanlıktan ve siyaset sahnesinden çekilmişlerdi.
PİYANİST OLAMADI AMA…
Rutte, 7 çocuklu ailenin en küçük üyesi ve gençliğinde piyanist olmayı düşlemişti. Ama üniversite yıllarında üyesi olduğu Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin (VVD) gençlik kollarında başkanlığa getirilmesi, hayallerinin başka mecralara akmasına neden oldu.
VVD, Rutte ile birlikte Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. Kasım ayında halk yeniden sandığa giderek yeni dönem hükümetini seçecek. Yeni seçimlerde VVD en büyük parti olarak kalacak mı? Partinin yeni başkanı kim olacak? Şu anki en önemli sorular bunlar.
YEŞİLGÖZ GELEBİLİR
Hollanda parlamenter sisteminde, seçimlerde en çok oyu alan parti kral tarafından hükümeti kurmakla görevlendiriliyor. Çoğu kez aylar süren görüşmeler sonucunda üç ya da dört parti biraraya gelerek koalisyonu oluşturuyor. VVD liderliği için şu ana kadar iki adaydan söz ediliyor. Birisi eski milletvekillerinden Andre Bosman diğeri ise Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz. Partideki geçmişi çok eskilere dayanmasa da Yeşilgöz şu an için en şanslı aday gözüküyor ve partinin ağır topları şimdiden kendisine desteklerini açıkladılar. Yeşilgöz kısa süren adalet bakanlığı döneminde önemli işlere imza atarak partisinin gözdelerinden birisi haline geldi. Göçmen politikaları ile ilgili oluşturulan komisyonlarda, partisi adına önemli görevler üstlendi. Özellike polis teşkilatında, üniforma üzerinde siyasi ve dini sembollerin bulundurulmasını ve türban takılmasını yasaklayarak İslami çevrelerin de tepkisini çekmişti. Tuncelili olan Yeşilgöz, Kenan Evren cuntası döneminde, Yunanistan üzerinden Hollanda’ya kaçmak zorunda kalan Kürt ailenin 4 yaşındaki üyesiydi. O yıllarda Hollanda’ya mülteci olarak gelen Dilan, başbakan olursa mültecilerin ülkeye girişinin sınırlandırılması için çalışacak.
