AA muhabirinin Türkiye Madenciler Derneğinden (TMD) edindiği datalara nazaran, yılın birinci 6 ayında Türkiye’nin toplam dış ticaret açığı 49,3 milyar dolar olurken, bunun 20,82 milyar doları madencilik ve taş ocakçılığı bölümünden kaynaklandı.
Ülkenin 78,3 milyon hektarlık yüzölçümünde madencilik arama ruhsat alanları 7,7 milyon hektarı kapsıyor. Lakin işletme ruhsatlı alanlar, toplam yüzölçümün binde 1’i düzeyinde bulunuyor ve neredeyse her 200 arama ruhsatından yalnızca 1’i işletmeye dönüşüyor.
Orman alanlarında madencilik faaliyetleri, Türkiye yüzölçümünün sırf binde 1’ini oluşturuyor. Faaliyet sonrası rehabilitasyon ve tekrar ağaçlandırma yasal mecburilik kapsamında yürütülürken, bugüne kadar 11 bin 325 hektar alan rehabilite edildi.
TÜRKİYE’NİN YER ALTI POTANSİYELİ 3,5 TRİLYON DOLAR
TMD Başkanı Mehmet Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin yer altı potansiyeli 3,5 trilyon dolar. Bu potansiyeli kullanamayıp her yıl 50-60 milyar dolarlık dış ticaret açığı vermek kabul edilemez.” dedi.
Yılmaz, madencilik bölümünün Türkiye iktisadı için “lokomotif sektör” olması gerektiğini vurgulayarak, “Dünyada gelişmiş ülkelere baktığımızda ABD, Kanada, Avustralya, Rusya, Çin, Hindistan… Madencilik daima lokomotif dal olmuş. Bizim yer altı potansiyelimize baktığımızda madenciliğin harekete geçirilmesi kaçınılmaz, çok değerli bir gerçektir.” tabirlerini kullandı.
Sanayinin dışa bağımlı olmasının kabul edilemez olduğunu belirten Yılmaz, “Madenciliğin etraf ve mahallî halk ile karşı karşıya getirilmesi yanlış. Sürdürülebilirlik düzlemi üzerinde insanı ve çevreyi önceleyen her türlü madencilik faaliyetine takviye olunmalıdır.” diye konuştu.
Yılmaz, zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine ait tartışmalara değinerek, “Zeytin ağacı kutsaldır lakin dünyada olduğu üzere parametreleri ve kriterleri yerine getirilerek faaliyet yapılabilir. Sanayi tesisleri, ikinci konutlar hatta otoyollar da zeytinlik alanlarında tahribata sebep olabiliyor. Bunu optimize etmek ülkenin çıkarı için çok kıymetli.” değerlendirmesinde bulundu.
Orman alanlarında madencilik faaliyetleriyle ilgili yanlış algıya dikkati çeken Yılmaz, “Türkiye’de orman alanlarının yalnızca binde 0,38’i madencilik maksadıyla kullanılıyor. Bu algıların berbata kullanılmasının önüne geçmek memleket menfaatinedir.” dedi.
ALTIN, BOR VE MERMER ÖN PLANDA
Yılmaz, Türkiye’nin bor rezervlerinin dünya toplamının yüzde 73’ünü oluşturduğunu belirterek, bordan katma bedelli eser üretiminin ise sonlu olduğunu vurguladı.
Rafine bor eserlerinin cam, gübre, akü ve savunma sanayi üzere kritik dallara satılmasıyla yaklaşık 2 milyar dolarlık ek gelir potansiyeli bulunduğunu belirten Yılmaz, mermer ihracatında da ekonomik gelirin artırılması için işlenmiş eserlerin tercih edilmesi halinde 1,5 milyar dolarlık katkı sağlanabileceğini kaydetti.
Yılmaz, Türkiye’nin altın, bor ve doğal taşta değerli bir pozisyona sahip olduğunu vurgulayarak, “Yaklaşık 5 bin ton altın rezervimiz var lakin güncellenirse 10 bin tona yaklaşabilir. Borda dünya şampiyonuyuz. Doğal taşta marka olmuş eserlerimiz var.” dedi.
Enerji dönüşüm sürecinde kritik minerallerin ehemmiyetine işaret eden Yılmaz, “Lityum, grafit, az toprak elementleri üzere madenler elektrikli araç, rüzgar türbini ve güneş paneli üretiminde hayati ehemmiyet taşıyor. Yeşil güce dönerken 6 ila 9 kat daha fazla madencilik yapacağız. Bu potansiyeli harekete geçirmeliyiz.” sözünü kullandı.
TÜRKİYE STRATEJİK BİR POZİSYONA SAHİP
Yılmaz, savunma, güç dönüşümü ve yüksek teknoloji bölümlerinin kritik minerallere bağımlı olduğunu söz ederek, “Türkiye, lityum, gümüş, titanyum, demir, manganez, çinko, bakır ve alüminyum üzere minerallerde stratejik bir pozisyona sahip.” dedi.
Elektrikli araç bataryaları, rüzgar türbinleri ve güneş panellerinin daha fazla mineral talep ettiğinin altını çizen Yılmaz, “Bir elektrikli araç, klasik araca nazaran 6 kat, bir deniz üstü rüzgar türbini ise doğal gaz santraline nazaran 13 kat daha fazla mineral kullanıyor.” bilgisini paylaştı.
Yılmaz, Türkiye’nin 2035 maksadı olan 60 gigavat ek yenilenebilir güç kapasitesinin madencilik girdilerine büyük talep artışını oluşturacağını da kelamlarına ekledi.
