Dijital platformların yerli içerik performansları ne durumda? Yanıtı için buyurun yazıya…
Geçtiğimiz günlerde gündemi epey meşgul eden ve Disney+’a Amerikan Ulusal Ermeni Komitesi’nin sosyal medya hesabından başlattığı Atatürk dizisinin iptaline yönelik kampanya, dijital platformların özellikle yerel içerikleri hakkındaki tartışmaları beraberinde getirdi ve bir süredir üzerine düşündüğüm bir meseleyi de yazmama aracı oldu.
Çünkü Atatürk dizisinin iptali olasılığıyla başlayan ve yerel içeriklerin kaldırıldığına yönelik haberlerle süren sorunun diziyle bir ilgisi yok. Evet, yerli içeriklerin pek çoğu kaldırıldı ancak bu uygulama, Disney+’ın küçülmeye gitmesinin bir sonucu olarak zaten devam ettirdiği bir işlemdi. Dahası bu durum Hollywood’un boğuştuğu önemli bir sorunla da doğrudan ilişkili çünkü bir süre önce ortaya çıkan ve Hollywood’daki binlerce televizyon ve film senaristinin düşük ücretler nedeniyle greve gitmesiyle büyüyen “bunalım”, dizilerin sezonlarının ertelenmesinden daha büyük anlamlar barındırıyor. Öyle ki en çok dijital platformları etkileyebilecek bir kırılmaya dönüşeceği düşünülüyor. Bunun altında yatan nedense greve giden senaristlerin dijital platformlardan daha fazla pay sahibi olmak istemeleri… Bu krizin nasıl sonuçlanacağı bilinmez ancak bir süreliğine de olsa, içerik yağmuruna “şemsiye tutacağı” öngörülebilir.
Peki bu noktada asıl soruya, Türkiye pazarında üretilen yerel içeriklerin akıbetine geri dönecek olursak… Yerli içerikler gerçekten de dünyada bu kadar etkili mi ya da performansları ne durumda?
TELEVİZYONA BENZEDİ
Açıkçası dijital platformların Türkiye pazarındaki en büyük açmazı başlangıçta sunduğu özgün ve farklı düzeyden giderek uzaklaşarak, kaçtığımız “televizyon dizisi formatını” iyiden iyiye dayatması. Üstelik ulusal kanallarda “ücretsiz” izlediğimiz içeriklere dijital platformlarda “para” verdiğimiz düşünüldüğünde bu durum, televizyon hakimiyetini reddeden pek çok izleyici için can sıkıcı olmaya başladı. Ve bunun gerekçesi malum; Türkiye’de içerikler daha çok yurt dışı pazarı düşünülerek planlanıyor. Diyalogların İngilizce altyazılı izlendiğinde daha “anlamlı” gelmesinin altında dahi bu niyet var.
İSTİSNAİ ÖRNEKLER
Elbette ulusal kanallardaki yapımlardan -en azından- daha kısa, büyük orandan daha kaliteli yapımlarla karşılaşıyor, Masum’dan, Gibi’ye, Bir Başkadır’a dek çok iyi örneklerle karşılaşabiliyoruz. Fakat en nihayetinde çölde vaha görevi gören bu içerikler çoğu zaman susuzluğumuzu gidermeye yetmiyor. Çünkü dijital platformların çıkmazı seçici davranmaktan uzak durarak eskimiş senaryo formülleriyle ve aynı yapım ve yönetim süreçleriyle, ambalajı değiştirilmiş fakat malzemesi aynı kalmış ürünler sunmasında… Ve özellikle böylesi kriz dönemlerinde izleyici kazanma politikalarını haliyle sekteye uğratıyor.
Son olarak, platformların ve seyircinin beklentisinin ayrışması özellikle yerli içeriklerde dijital platformların önünde duran en büyük engel. Disney+’la haberdar olduğumuz krizin nelere yol açacağı bilinmez ama ilerleyen süreçte, Türkiye’deki seyircinin de dijital platformların “planları” dahilinde olması memnuniyet verici bir gelişme olacaktır.
DÜNYA BİZDEN ‘SUCCESSİON’ BEKLEMİYOR
Türk dizi sinema sektörü dijital içeriklere uyumlanması ve dünyadaki yerine yönelik “Dizi Doktoru” Oya Doğan’ın yorumu şöyle:
“Bence asıl mesele; dijitalden anladığımız şeyle dünyanın dijitalden anladığının birbirinden farklı olmasında… Biz dijital içerik dediğimizde çoğumuzun aklına Succession, White Lotus, Game of Thrones gibi HBO içerikleri geliyor. Eğer Türk dizilerinin bu içeriklerle uyumlanmasıysa soru, yanından bile geçemeyiz. Ama kastımız küresel ve 196 ülkede olan bir platforma uyumlanmaksa çok hızlı uyum sağladığımızı söyleyebilirim. Çünkü platform karnı çok aç bir obez. Hızlıca yemesi ve tüketmesi gerekiyor. O nedenle kâr etsin, dünyada bilinen ünlüler oynasın, hızlı tüketilen ve mideyi yakmayan içerikler olsun istiyor. Bunların hepsi Türkiye’de var. Kur farkından dolayı Türkiye ucuz. Türk dizileri dünyaya en çok ihraç ettiğimiz şey. Türk dizi oyuncuları dünyada tanınıyor. Hızlı üretilip tüketilen ve mideyi yakmayan şeyler üretmek bizim işimiz. Hal böyle olunca da şaşırtıcı biçimde pek çok yapım dünyada çok izlenenlere giriyor. Bugün ulusal kanallardaki dizilere baktığımızda rakiplerine benzeme, süre, sansür ve yasaklardan şikâyet edebiliriz. Dijital dizilerin süresi kısa, cinsellik, alkol ve şiddet var ama fazlasıyla ulusal kanal dizilerine benzeşme var. Kaldı ki bence amaç buydu. Dünya, bizden Succession beklemiyor. Fatmagül’ün Suçu Ne’yle Aşk-ı Memnu’yu harmanlayıp içine de biraz Yargı ekleyerek sunmamızı istiyorlar. Türkiye’deki seyircinin dijitalden beklentisiyle, platformun beklentisi tamamen farklı. İş platform için tamamen “duygusal”.