Bir Milli Mücadele’ye saldıran, bir Fransızlar için çalışan işler değişince koyu bir Kemalist olan Tarık Mümtaz’ın portresi.
Bugün
yine bir yüzelliliğin portesini çizeceğiz. Kendisi iyi giyinen,
kibar, enerjik ve yaşam dolu bir Çerkes gencidir ama öğrencisi
Cemil Meriç’e göre tek kelime Çerkesçe bilmez. Asıl adı Ahmet
Tarık’tır. Ahmet’i atıp Tarık’ın yanına eklediği Mümtaz,
baba ismidir. Sürgünde “Yazgan Alp” soyadı ile gazetelerde
yazar. Sonra “Göztepe”yi benimser. Düşünce dünyası da pek
değişkendir. Evet doğru yanıtladınız. Tarık Mümtaz
Göztepe’dir söz edeceğimiz kişi.
Harp
Okulu’nu topçu asteğmen rütbesiyle bitirmiştir. Mütareke
döneminde Damat Ferit’in gözdesi olmuştur. Ondan aldığı maddi
destekle, onu savunmak ve reklamını yapmak amacıyla Ümid
dergisini çıkarır. Dergi, kâğıt kıtlığında askerî
matbaadan beslenerek yayını sürdürür. Damat Ferit’i “En
büyük vatanperver” diye tanıtır. Kuvayı
Milliye’yi “Celaliler”, Milli Mücadele’yi “komitacı”,
“çeteci” sıfatlarıyla anar.
“Kafile kafile vatan çocuğunu
idama gönderecek zamanlar çoktan geçmiştir” diyerek mücadeleye
katılımları durdurmaya çalışır. Ordu personelini ama özellikle
kurmay subayları hedef alır. Damat Ferit’e bağlı bir ordu ve
kurmay heyeti oluşturmak için çabalar.
Yüzellilik
listesine alınmasının nedeni Ümid’deki siyasi duruşu değildir.
24 Şubat 1919’da üstlendiği Harbiye Nezareti yaverliği yani
Damat Ferit’in yaverliği ile ayaklanmalara verdiği destektir.
Kuvayı Milliye’yi yok etmek için kurulan Kuvayı İnzibâtiye’nin
mitralyöz komutanı olmasıdır. Damat Ferit gözden düşünce
Bulgaristan’a gider. 1926
yılında önce Berlin’e, Türk hükümeti müdahale edince
Vahideddin’le görüşmek üzere San Remo’ya gider. Vahideddin’in
ölümü üzerine cenazesiyle Şam’a gelir ve kalır.
ÇERKESLER
DE DIŞLADI
İslamiyet
için çalışma amacını benimseyen edebiyat dergisi Musavver
Sahra’yı
çıkarır. Vahdet gazetesinin yazarları arasına katılır.
Kuneytire’de dört sayfalık Çerkesçe [Adigece], Arapça, Türkçe
ve Fransızca Marge gazetesini ise Fransızların isteğiyle
yayımlar. Çünkü Fransızlar mandaları altındaki Şam’da bir
Çerkes cemiyeti ve Çerkes alayı kurmuş
tıpkı
Ermeniler gibi Çerkesleri de Türkiye’ye ve Suriye
özgürlükçülerine karşı kullanma peşindedir. Tarık Mümtaz da
Çerkesleri bu gazete ile örgütlemeye çalışır. Türkiye
karşıtlığı üst düzeydedir. 1930 yılı başında Şam’dan
Halep’e geçtiğinde de duruşunu korur. Osmanlı hanedanının
üyelerine de saldırır. “Bugün için hanedandan, saltanattan ve
halife taslağından yarar bekleyemeyiz” der., “Aslında hanedan,
tarihin sayfalarına gömülmüştür” der.
“Türkiye, ne Osmanlı
saltanatı ne de Cumhuriyet ve Mustafa Kemal idareleri ile
yönetilemez” cümlesi de ona aittir ama “Kim yönetecek”
sorusuna yanıt vermez. 1931’de Fransızların direktifiyle
Antakya’ya gelir. Türkiye yanlısı Yeni Gün’e karşı
Antakiyye gazetesinin Türkçe kısmını yayınlar. Antakya ve
İskenderun’un anavatana katılmaması için yazar da yazar. İki
yılın sonunda Fransızların gerçek yüzünü görmeye başlar. 1
Ağustos 1933’te İskenderun Sancağı’nda Karagöz’ü
yayınlar. İskenderun’un renkli baskılı ilk mizah gazetesidir
Karagöz. Karikatürleri de kendisi çizer. Manda yönetiminde
gördüğü haksız uygulamaları ve bunları yapanları açığa
çıkarmaya, çatmaya başlar.
Bu nedenle sık sık mahkemelik olur.
11 kez ceza alır. Fransızlara karşı olması Türkiye’ye sempati
duymasını da sağlamaz. Kemalist
Türkiye alerjisi bu dönemde de had safhadadır. Hatta Şam’da
açılan bir sergide karikatürlerinin İskenderun Sancağı
pavyonunda sergilenmesini istemez. “Ben Çerkes’im, İskenderun
ise çok yazık ki, Kemalist’tir. Eserlerimin o pavyonda
sergilenmesine kesinlikle razı değilim” der. Eserleri Arap Asâr-ı
Nefisesi Dairesi’nde sergilenir, bu sergi de kimi Çerkeslerin
hoşuna gitmez, Tarık Mümtaz dışlanır.
1935’te
Karagöz’ü üçüncü kez yayınladığında Kemalist olma yolunda
yürümeye başlar. Milli bayramlarda Atatürk’ün resmini
Karagöz’ün ilk sayfasına basar. 1936 yılında daha önce
işbirliği yaptığı isimlere çatar. “Casuslarla Savaş: Türk
Antakya’da Üç Baykuş Ötüyor” ismiyle yayınladığı
kitapçıkta Antakya’daki yüzelliliklerden Ali İlmi Fâni ve
Mesut Fâni’ye saldırır. Saldırırken Nutuk’tan alıntılar
yapar.
Beş yıl önce desteklediği Hoybun’u eleştirir.
Cemiyetin Türkiye’yi hedef aldığına dikkati çeker.
Türkiye’deki Kürtçü hareketlerin nasıl beslendiğini de açıkça
yazar. 1937’de, geçmişin hesabını daha net yazılarla keser.
Ethem
ile Reşit’i Miguel de Cervantes’in roman kahramanlarına, Don
Kişot ve Sanço Panço’ya benzetir. Dalga geçer. (Vahdet, 1 Ocak
1931, s. 3.) “Onlar kendilerine Çerkes Reşit ve Çerkes Ethem
diyorlar. Okuması, yazması kıt bir eski zaman bölük emini
üslubuyla kendilerine müdafaaname yazan ipten kazıktan boşanma
kafadarları onlara ‘Bey’ diyorlar” saldırısı da Tarık
Mümtaz’a aittir (Vahdet, 3 Ocak 1937, s. 3.) Tarık Mümtaz artık
Antakya Türklerinin hakkını savunan bir Kemalist olmuştur.
MEMURİYET
ENGELİ
1938’de
yüzellilikler affedildiğinde Türkiye’ye hemen döner. Göztepe’de
oturan annesinin yanına yerleşir. Af yasasının getirdiği
memuriyet engeline takılınca Hatay’a gider. Türkiye hakkında
“korkunç haberler” yayar, henüz aftan yararlanıp ülkesine
dönmeyenleri olumsuz etkiler. Tek Parti CHP ne yapar? Af yasasından
kaynaklanan hak kaybını gidermek için Tarık Mümtaz Yazgan Alp’i
İskenderun CHP’sinde Gösteri Ar Müze Kolları Şefi olarak
görevlendirir. Hatay İçişleri Bakanlığı da Hacivat-Karagöz
adlı gazetesini İskenderun’da yayınlamasına izin verir.
Çok
partili yaşam başlayınca Tarık Mümtaz ne yapar? Dümeni DP’ye
kırar. 1947’de İstanbul’da Kör Kadı’yı yayınlar ve DP
güzellemesine başlar. 1950 seçimlerinin arifesinde, mart ayında
gazeteyi İskenderun’a taşır. Kentte ayrıca Demokrat
İskenderun’u da yanınlar. Demokratlar iktidarı alınca
gazetelerini kapatır. 30 Mayıs’ta Demokrat İskenderun, 26
Haziran’da Kör Kadı görevini yapmış olmanın gönül ferahlığı
içinde son kez çıkar. Tarık Mümtaz da Yazgan Alp’i bırakır.
24 Ocak 1977’de yaşamdan ayrılıncaya kadar Göztepe soyadına
sadık kalır. Sadık kaldığı da yalnızca soyadı olur. Basın
Şeref Kartı sahibidir.