René Magritte’in “La Prophetie” adlı yapıtı, yaşamın getirdiği bilinmezlikler ve olasılıklar hakkında tarihten bugüne ışık tutuyor.
Yaşam belirsizliklerle dolu bir yolculuktur. Her anında bilinmezliklerle karşılaşır, beklenmedik olaylarla sınanırız. Zaman zaman yaşamımızda bir dönemin sona erdiğini ve yeni bir başlangıcın kapısının açıldığını fark ederiz. Bu yeni başlangıçlar, heyecan verici fırsatlar sunarken aynı zamanda korku ve belirsizlik duygularını da beraberinde getirir. Ancak belirsizlik ve yeni başlangıçlar bize büyüme ve dönüşüm için önemli fırsatlar sunar.
İnsan, doğası gereği alışkanlıklarımıza ve rutinlerimize sıkı sıkıya bağlanırız. Tanıdık olanın güvenli sığınağına kaçarız ve rahat hissederiz. Öte yandan yaşam bazen bu alışkanlıklarımızın, rutinlerimizin değişmesi gerektiğini bize hatırlatır. Değişimler, belirsizlik, bizi konfor alanımızdan çıkarır ve yeni deneyimlerin kapısını aralar. Bu deneyimler gelişmek, güçlenmek ve yeni beceriler öğrenmek için mükemmel fırsatlardır. Bir şeyleri ardında bırakmanın korku ve tedirginliğini yaşarken “an”da kalmakta zorlanılan bu tür zamanlar bana sürrealist ressam René Magritte’in La Prophetie” adlı yapıtını anımsatır.
Sıradan nesneleri alışılmadık bağlamda göstererek gerçeklik algılarımıza meydan okuyan Belçikalı ressam René Magritte’in 1937 yılında tamamladığı “La Prophetie” adlı yapıtı, sanatçının sürrealist tarzını yansıtan çalışmalarındandır. “La Prophetie”, Fransızcada “kehanet” anlamına gelir ve resimdeki teması da bu kavram çevresinde şekillenir.
BULUTLAR VE KAPILAR
Tablonun merkezinde hareket halinde bir bulut vardır. Bulutlar, atmosferdeki su damlacıklarının görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşur. Yaşamımızda biz de su buharı yüklü bulutlar gibi duyguların ağırlığı ile yüklü oluruz. Ancak, bulutlar ne kadar yoğun olursa olsun her zaman yükseklerde uçması ve sınırları aşabilmesiyle geçiciliği bizlere hatırlatır.
Kapılar ise fırsatların ve yeni başlangıçların simgesidir. Bir kapıyı açmak yeni deneyimler, keşifler ve olasılıklar için bir adım atmaktır. Kapalı bir kapı, ardında bilinmeyen bir şeyi saklamak veya merak uyandırmak için kullanılır. Tabloya adını veren “kehanet” kelimesiyse bilimsel verilere dayanmadan gelecekte olacak olayları önceden görmektir. Her ne kadar geleceğin kendisi muğlak olsa da kehanet, geleceğin içine oturacağı kalıbı sunar. Bu resimde ise ufak bir aralıkta içimizi ısıtan gün ışığını görmekteyiz. Bu yüzden burada kapılar, beklenmedik ve heyecan verici şeylerin ardında bekleyen bir umut duygusunu yansıtmaktadır.
Bitişler ve başlangıçlar, anlaşılması kolay olmasa da yaşamın değerli parçalarıdır. Alan Watts’ın sözleriyle, “Değişimi anlamlandırmanın tek yolu ona dalmak, onunla birlikte hareket etmek ve dansa katılmaktır.”
