Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaleme aldığı “Adalet ve Refah için Türkiy’nin Diplomatik Vizyonu” başlıklı makalesi, Newsweek’te İngilizce olarak yayımlandı.
ERDOĞAN’IN KALEME ALDIĞI MAKALENİN TÜRKÇE’Sİ ŞU BİÇİMDE:
“Dünya uzun bir periyottur, aralıksız bir halde büyüyen belirsizlikler ve sınamalarla yüzleşmektedir. Çatışmalar, kuralsızlıklar, terör hücumları, salgınlar, iklim felaketleri, derinleşen adaletsizlik ve eşitsizlikler mevcut memleketler arası sistem üzerinde büyük baskı oluşturmaktadır. Buna karşılık Türkiye, adalet, barış ve dayanışma prensiplerini merkeze aldığı dış siyaset anlayışından ödün vermeden kapsamlı, karmaşık ve can yakıcı krizlerin ortasında kendi güvenliğini ve insanlığın ortak geleceğini de gözeten bir vizyonla hareket etmektedir. Yıllardır lisana getirdiğimiz ‘Dünya beşten büyüktür’ anlayışı temelinde yükselen davetimiz kâin sisteme yöneltilmiş bir tenkidin ötesinde insanlığın müşterek istikbaline dair ufkun tabiridir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası barış ve güvenliği korumak için kurulan Birleşmiş Milletler, bugün karşı karşıya kaldığımız buhranlar ve çatışmalar karşısında ne yazık ki asli işlevini yerine getirememektedir. Adalet ve eşitlik argümanıyla kurulan BM’nin en değerli organı olan Güvenlik Kurulu, bölgesel ve global krizlere ait karar alma süreçlerinde yalnızca beş ülkenin iradesi ve çıkarlarına mahkûm edilmiştir. Çağımızdaki çözümsüzlüklerin esas sebepleri ortasında yer alan bu adaletsiz yapının bir an önce ıslahata tabi tutulması, BM’nin kuruluş ideolojisine uygun halde faal çok taraflılığın işleyen bir merkezi hâline getirilmesi ve global sıkıntılara adil tahliller üretebilmemiz için acil bir muhtaçlık teşkil etmektedir.
BM’nin aktiflik kaybının sebep olduğu boşluk ve çok katmanlı jeopolitik sınamalara karşın Türkiye, dış siyasetinin merkezine diyalog ve orta buluculuk diplomasisini yerleştirmektedir. Yakın vakitte icra ettiğimiz Karadeniz Tahıl Teşebbüsü bu yaklaşımımızın hem bölgesel hem de global güvenliğe ve istikrara somut katkılar sunduğunun en açık örneğidir. Kafkasya’dan Afrika’ya, Orta Doğu’dan Balkanlar’a uzanan geniş bir bölgede Türkiye, çatışmaları adil bir diplomatik tahlille sona erdirmek ve sürdürülebilir adil bir barışın kapılarını aralamak için sorumluluk üstlenmekten hiçbir vakit kaçınmamıştır.
Türkiye’nin diplomasi vizyonu sırf krizlerin tahlilinde değil insani boyutlarda da kendini göstermektedir. Türkiye’nin dünyanın en çok insani yardım sağlayan ülkelerinden biri olması, esaslı tarihimizin ve kıymetlerimizin bizlere yüklediği bir sorumluluğun tezahürüdür. Bu temelde Türkiye, global dayanışmayı tahkim eden öncü ülke rolünü kararlılıkla devam ettirecektir.
FİLİSTİN MESELESİ
Gazze’de İsrail’in süregelen işgali ve mezalimi, insanlık vicdanının en büyük imtihanlarından biridir. Milletlerarası sistemin aktörleri başta olmak üzere tüm insanlık için bu imtihan utançla sonuçlanmaktadır. Çocuklar ve bayanlar hayatını kaybetmekte, milyonlar temel gereksinimlerden mahrum bırakılmaktadır. Türkiye ateşkesin sağlanması, insani yardımların kesintisiz ulaşması ve iki devletli tahlilin yine canlandırılması için eforlarını hiç durmadan sürdürmektedir. Gazze’ye gönderdiğimiz 100 bin tonu aşan yardımlar, İsrail’in insanlık dışı ambargosu altında açlıkla boğuşan kardeşlerimizin yaralarını sarmak için attığımız adımlardan yalnızca biridir. Her gün onlarca masum Filistinlinin ya açlıktan ya ilaçsızlıktan ya da İsrail’in işgal güçlerinin kurşun ve bombalarından hayatını kaybettiği bir vahşet tablosunda, milletlerarası toplumun daha kararlı ve samimi bir duruş sergilemesi gerektiğine inanıyoruz. Israrla ve hamasetle lisana getirdiğimiz hakikat bir sefer daha ortadadır: Adil bir barış, Filistin halkının 1967 hudutları temelinde, bağımsız, toprak bütünlüğüne sahip ve başşehri Doğu Kudüs olan bir devlete kavuşmasıyla mümkündür. Bu, Orta Doğu’da kalıcı barış ve istikrar için bir zorunluluktur. Dünya devletlerine davetimiz nettir: ‘Filistin Devleti’ni tanıyın.’ Hakikaten Filistin’in tanınması işgale, ablukaya ve zulme karşı verilebilecek en güçlü karşılıktır. Geçtiğimiz günlerde bu istikamette karar alacağını açıklayan ülkeleri tebrik ediyor; kararlarında dengeli olmalarını ve verdikleri taahhütleri somut adımlara dönüştürmelerini bekliyoruz.
SURİYE’DEKİ DURUM
Bölgesel istikrar açısından bir başka kıymetli ülke Suriye’dir. Suriye’de 2011’den bu yana süregelen çatışmalar yüzbinlerce insanın vefatına sebep olmuş, milyonlarca insanı yerinden etmiş ve büyük tahribatlara yol açmıştır. Bugün tüm Orta Doğu coğrafyasının istikrarı için Suriye’nin tekrar inşası ve ihyası kaçınılmazdır. Suriye’nin geleceğine dair atılacak her adımda öncelikle Suriyelilerin menfaati gözetilmelidir. Ayrıyeten bilinmelidir ki Suriye’de kalıcı istikrar ve barış, rastgele bir aidiyete yahut kümeye imtiyaz tanımadan tüm Suriye halkının müşterek iradesinin dikkate alınmasıyla mümkün olacaktır. Her ortamda vurguladığımız üzere ‘Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine saygı’ prensibini savunmayı sürdüreceğiz. Türkiye, Suriye halkının iradesini dışlayan, ayrılıkçı emellere ve terör örgütlerine alan açan her türlü teşebbüse karşı çıkmaktadır. Suriye’de son on 4 yıldır yapılan kusurları tamir etmenin tek yolu istikrarlı bir devlet ve toplum nizamın kurulmasına, iş birlikçi güvenlik anlayışı temelinde takviye vermektir.
Yaşadığımız acı deneyimler ışığında biliyoruz ki hakikatin, hakkaniyetin ve dayanışmanın hâkim olduğu bir gelecek lakin ortak irademizle inşa edilebilir. Türkiye bu sorumluluğun şuuruyla insanlığın onurlu ve adil bir istikbal yürüyüşüne öncülük etmeye devam edecektir.”
