Cuma günleri son devirde hutbe için seçilen bahislerle haftanın tartışma konusunu belirliyor.
Özellikle son 3 haftada sonu gelmez tartışmalar yaşandı.
Kadınların giysisini husus eden hutbenin akabinde, tatillerin günaha girmeye vesile olmaması için yapılan ikazlardan oluşan hutbe geldi. Son olarak ise miras hakkı husus edilen hutbede, kız çocuklarının miras hakkı üzerinden büyük bir tartışma başladı.
Bu tartışmalar hukuk ve anayasa etrafında ağırlaşırken AK Parti’nin hukukçu kurmaylarından olan TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, bahse ait açıklamalarda bulundu.
“HUTBELER HAKSIZ TARTIŞMALARA HUSUS EDİLİYOR”
Hutbelerin haksız tartışmalara materyal edildiğini belirten Bozdağ, X hesabından yaptığı paylaşımda şu tabirleri kullandı:
“Malum, her Cuma günü, cuma namazı kılınmadan evvel mescitteki minber üzerinde hatip tarafından bir hutbe okunur.
Maalesef, son günlerde hutbeler, haksız tartışmalara gereç ediliyor.
Hutbeler, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında ve üstünde kalınarak Kur’an ve sünnete nazaran hazırlanır.
Hutbelerde, cuma namazını kılmaya gelen Müslümanlara, İslâm kararları hakkında bilgiler aktarılır, hatırlatmalar yapılır ve öğütler verilir.
Cuma namazı öncesi minber üzerinde hutbe irat edilmesi, şahsen Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (Sallallâhu aleyhi ve sellem) uygulamasıdır ve o periyottan beri de devam etmektedir.
“HUTBELERDE ÖĞÜT VERİLMESİ KANUNUN TEMİNATI ALTINDADIR”
Kaldı ki hutbelerde İslâm kararları hakkında bilgiler aktarılması, hatırlatmalar yapılması ve öğütler verilmesi, Anayasa (2,24 ve 136’ncı maddeler) ile kanunun (22/6/1965 tarihli ve 633 numaralı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Vazifeleri Hakkındaki Kanun) teminatı altındadır.
“KİMSENİN ÖMÜR STİLİNE DAYATMA VE MÜDAHALE DEĞİLDİR”
Hutbelerde birtakım İslâm kararları hakkında; bilgilerin aktarılması, hatırlatmaların yapılması ve öğütlerin verilmesi ve Müslümanların da bunlara uygun davranmaya davet edilmesi, kimsenin; dünyevi yahut siyasi görüşlerine, tercihlerine yahut ömür stiline bir dayatma ya da müdahale değildir. Zira hutbeler, kimsenin, iradesini ve hürriyetini yok etmez ve tercih hakkını ortadan kaldırmaz.”
ANAYASA HUSUS 2
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel prensiplere dayanan, demokratik, lâik ve toplumsal bir hukuk Devletidir.
ANAYASA UNSUR 24
Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü husus kararlarına muhalif olmamak kaidesiyle ibadet, dini ayin ve merasimler hürdür.
Kimse, ibadete, dini ayin ve merasimlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden ötürü kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin nezaret ve kontrolü altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi birinci ve ortaöğretim kurumlarında okutulan mecburî dersler ortasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi lakin, bireylerin kendi isteğine, küçüklerin de yasal temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, Devletin toplumsal, ekonomik, siyasi yahut hukuksal temel tertibini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma yahut siyasi yahut ferdî çıkar veyahut nüfuz sağlama hedefiyle her ne suretle olursa olsun dini yahut din hislerini veya dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve berbata kullanamaz.
ANAYASA HUSUS 136
Genel yönetim içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik prensibi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi maksat edinerek, özel kanununda gösterilen vazifeleri yerine getirir.
