Gazetemizin yazarı Barış Pehlivan’ın 8 aylık cezası nedeniyle Marmara Cezaevi’ne girmeye hazırlandığı saatlerde biz de yanındaydık…
Türkiye’de çalışan gazeteciler için ceza almak, bu cezalar nedeniyle hapse girmek artık sıradan olaylar haline geldi. Ancak yine de bu garip durumu sıradanlaştırmamak için mücadele ediyor gazeteciler.
Öğlen saatlerinde Pehlivan avukatı Hüseyin Ersöz’ün bürosunda Silivri’ye gelemeyecek meslektaşlarıyla olası bir 8 aylık ayrılıktan önce vedalaşmak için buluştu. Biz de Silivri’ye beraber gidebilmek için oradaki yerimizi aldık. Büroda metrekareye 3 gazeteci düşüyordu neredeyse.
‘SOPA’DAN NASİBİNİ ALANLAR
Türkiye’nin önde gelen araştırmacı gazetecileri Barış Pehlivan’ın dostları bir odada oturmuşlar ve Pehlivan’a yönelik verilen cezayı konuşuyorlardı. Cumhuriyet gazetesi yazarları Barış Terkoğlu, Murat Ağırel ve Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz başta ekranda ve gazete sütunlarında görmeye alıştığımız isimlerdi bu kişiler… İşin ironik yanıysa odada bulunan gazetecilerin neredeyse tamamına yakınının şu ya da bu şekilde iktidarın yargı sopasından nasibine düşeni almış olmasıydı.
Hemfikir olunan konu meselenin hukuki değil siyasi olduğuydu. Aynı zamanda gazetecilerin yüzünde hüzünle karışık bir öfke söz konusuydu. Bir meslektaşlarını cezaevine uğurlamanın hüznü… Yasaların bu denli keyfi uygulanabilir olduğunu görmenin öfkesi…
Barış Pehlivan’ın ise yüzü gülüyordu. Çevresinde bulunan arkadaşlarına durumu anlatmaya çalışırken aynı zamanda meselenin toplumsal, siyasal boyutunun da altını çiziyordu.
TESLİM OLMAYAN ÖFKE
Silivri’ye hareket etmek için kapıya doğru yöneldiğinde bazı meslektaşlarımızın gözlerinin buğulandığını görmek insanın içini acıtıyordu. Elbette teslim olmayan öfkeli bir haldi söz konusu olan.
Bizi Silivri’ye götüren gazetemizin şoförü Sinan abinin Silivri’ye yaklaşırken şakayla karışık dile getirdiği “Bayadır gelmiyorduk” cümlesi gazetemizin Silivri’ye ne kadar alışık olduğunun kanıtı sayılabilirdi. Silivri’de kalabalık bir gazeteci grubu Pehlivan’ın haberini takip etmek için yerini almıştı. O simgeleşen giriş kapısının önündeydik. Artık son sözlere gelinmişti. Yurttaşlar ve CHP’li bir grup milletvekili de oradaki yerlerini almışlardı.
SAKIN BOYUN EĞME
O esnada bir teyzenin gözleri manzarayı kesti. Mavi gözleri dolmuş bir kadının şu sözleriyse Barış Pehlivan’ın konuşmasının ardından cezaevi önünde yankılandı: Sakın boğun eğme, biz seni tanıyoruz ve seviyoruz…
Barış Pehlivan ise biraz yorgunluk biraz da olgunluk denebilecek bir kafa sallamayla ama gözlerinin içi gülerek yanıtladı: Ben de sizi…