SON DAKİKA: MHP Lideri Devlet Bahçeli partisinin küme toplantısında açıklamalarda bulunuyor.
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu formda;
Aydınlığın daima olarak hem ışık hem de ısı üretmesi, ulusal birlik ve kardeşliğin toplumsal uzlaşması ve dayanışmanın varoluş gücüne direkt doğruya bağlı olmayı hedefliyoruz.
Evvel buyrukta söylemek ve üzerinde durmak istediğim birinci hakikat şudur: Kıbrıs Türk’tür, Türk’ün öz vatanıdır. Federasyon tez ve tekliflerinin geçerliliği ve geleceği muhakkak yoktur.
“KIBRIS ULUSAL DAVAMIZDIR”
Kıbrıs ulusal davamızdır; saygıdeğer ecdadımızın alın teri, göz ışığı, gönül suru, hatıra ve hafıza yurdudur. Bu haklı ve hakikatli davadan geri dönüş kat’iyen yoktur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 6. Cumhurbaşkanı’nı seçmek niyetiyle geçtiğimiz pazar günü Kıbrıs Türkleri sandık başına gitmişlerdir. Seçmen sayısının 218.313 kişi olduğu bu seçimde, iştirak oranı yaklaşık %62,83 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Bu suretle Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Lideri Sayın Tufan Erhürman, kullanılan oyların %62,80’ini alarak yeni Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne hürmet, şükran ve takdirle anılacak hizmetleri geçen Sayın Ersin Tatar ise kullanılan oyların %35,77’sini alarak bu demokratik yarışta maalesef geride kalmıştır.
“KKTC TÜRKİYE’YE KATILMALI”
Seçimlerin süreksiz sonuçları muhakkak olur olmaz, kamuoyuyla şu görüş ve değerlendirmemi paylaştım:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılmış olan seçimin sonuçları, çok az bir iştirakle gerçekleşmiştir. Kıbrıs Türkü’nün yazgısı, bu iştirakle temsil edilemeyecek durumdadır. Seçim sonucu, Seçim Kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Parlamentosu ivedilikle toplanmalı; seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır.
Bununla birlikte, geride kalan haftada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi’nde “Kıbrıs meselesine iki devletli çözüm” bahisli teklif oy çokluğuyla kabul edilmişti. Cumhuriyet Meclisi’nin iradesi, federasyon değil; hâkim eşitliğe dayanan iki devletli tahlilin sağlanmasıdır.
Anılan yaklaşımla bizim ortaya koyduğumuz görüş ortasında esasen hiçbir fark yoktur.
- “Cumhur İttifakı’nda çatı uçtu, vazo çatladı, uyuşmazlıklar sertleşti, görüş ayrılıkları ayyuka çıktı” tezleri ne kadar yaygın ve ağır olsa da, Türkiye’nin hak ettiği huzurlu, inançlı ve refah dolu günlere ulaşıncaya kadar çatlama, patlama, uçma, kaçma yahut niyet okuyuculuğundan mülhem abuk subuk sözler kararsız, prestijsiz ve asılsızdır.
Fakat herkesin aklını başına alarak Kıbrıs’taki seçimleri uygun okumasını; federalizme giden, mayınlarla dolu güzergâhın ülkemize ve bölgemize nasıl yansıyacağını dikkatle tefsir etmesini halisane temenni ediyorum.
“82 KKTC OLMALI”
Meselenin demokratik haklarla ve sandığa hürmetle alakası hiç yoktur. Çünkü sorun; vatan sorunudur, millet sıkıntısıdır, beka sorunudur, güvenlik problemidir, onur ve gurur sıkıntısıdır. KKTC parlemantosu toplanmalı ve Türkiye’ye katılma kararı almalıdır. 81 Düzce’den sonra 82’nin KKTC olması artık hayat memat konusu haline gelmiştir.
Azgın treni görür. Adeta kalıcı, adil ve sürdürülebilir barış ile huzurun sağlanması için, hükümran eşitlik temelinde iki devletli bir tahlilin vasat ve varlık bulması kaçınılmazdır. Federasyona dümen kırmak demek, Kıbrıs Türklüğünü asimilasyon çarkında israf etmek, ulusal ve türel kazanımları tırpanlamak demektir. Buna da hiç kimsenin, hiçbir siyaset teklifinin hakkı yoktur.
Hatta bırakınız hakkı olup olmadığını; Kıbrıs Türklüğü’nün Türkiye Cumhuriyeti ile ortak geleceğini darboğaza sokmanın ihanet ve cinayet olacağını bilmek ve görmek mutlak bir gerekliliktir. Güvenlik garantileriyle Kıbrıs’taki Türk askeri varlığını, federasyon gevelemesiyle tartışmaya açmak için müsait vakit ve taban kollayanların eforları boşuna, hevesleri beyhudedir.
Tarihî ve ulusal bir hakikatin hile ve hıyanetle, dış temaslı ayak oyunlarıyla, Rumlara tatlılık yapan ucuz numaralarla tahribi diye bir şey kelam konusu dahi edilemeyecektir. Bunun önündeki aşılamayacak bariyer; tarihtir, çekilen acılardır, Türk milletinin hâkim ve aziz mazisidir.
Kıbrıs, bir adadan çok daha ötesidir. Kıbrıs; Doğu Akdeniz’deki sancak, Türk milletinin can damarı, Türk istiklâl ve varoluş ruhunun siyasî, stratejik ve jeopolitik misyonudur. Kıbrıs’ın güvenliği ve geleceği, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği ve geleceğiyle bir ve birebirdir. Bu kapsamda, Kıbrıs Türk’tür; daima de bu türlü kalacaktır.
Kıbrıs Türklüğü’nün ortasına yuvalanan mandacı ve teslimiyetçi kimi EOK ve Enosis muhibleri, şahsımı ve partimizi amaç alarak “size ne sonuçlardan, sizi neden ilgilendiriyor” demek suretiyle ağız ve ahlak bakımından düzeysiz ve tabana batan birer evriye hâline geçmişlerdir. Bu gafiller yeterli dinlesin: Nasıl olsa beş parmak dağlarında dökülen kanlar sizin değil; nasıl olsa Akdeniz’de yankılanan çığlıklar sizden çıkmadı; nasıl olsa “gelene ağam, gidene paşam” demeye alışkınsınız. Hamdolsun tarihî hafızada taşıdığımız vatan topraklarıyla bağımızı ve ilgimizi manen, fikren ve hasretle hiç kesmedik.
Çünkü biz Kıbrıs’a bakınca vatan görüyoruz. Zira biz “Kıbrıs” denildi mi akan suları durduruyoruz. Zira biz Kıbrıs gündeme geldi mi 1571’den itibaren Türk milletinin hâkimiyet, haysiyet, asalet ve adaletiyle sivrildiğini anlıyor, anlatıyor ve bununla da övünüyoruz. Kıbrıs’taki seçimlerden “size ne diyenler”in, kimin kundağına sarıldığı yahut kimin beşiğinde sallandığı beni ilgilendirmez. Lakin biz, vatanı namus bilen; Kıbrıs’ı da namus bilen soylu bir duruşun, sorumlu bir duyuşun, bıçkın ve ülkücü seslenişiyiz. Bu seslenişin inanmış, müellif-müteahhis neferleri olmayı bir hak olarak jenerasyonlar boyunca sürdüreceğiz.
GAZZE MESAJI
Değerli dava arkadaşlarım, söylemek ve üzerinde durmak istediğim ikinci hakikat şudur: Gazze’de özelde Gazzelilerin, genelde ise Filistin halkının hakkı iadesidir. 1967 sonlarıyla iade edilmiş, başşehri Doğu Kudüs olan; coğrafik bütünlüğü sağlanmış, bağımsız ve hâkim Filistin Cumhuriyeti’nin kurulması ve Birleşmiş Milletler nezdinde tam üyelik statüsünün elde edilmesi bir lütuf değil, hakkın ve hakikatin gereğidir. Zorbalığa ve istilâlara yaslanarak bu hakikati çiğnemek, bu hakikatin üzerine basarak geçmek tıpkı bu bayrak üzere aykırı dönecek; siyonist-emperyalist kumpası boşa düşürecektir.
İSRAİL’İN ATEŞKES İHLALLERİ
Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde Türkiye ile birlikte Katar, Mısır ve Amerika Birleşik Devletleri’nin orta buluculuğu, garantörlüğü ve imzasıyla hayat bulan deklarasyon, bir diğer tabirle niyet metni yahut mektubu, hukuken bağlayıcı olmayabilir; lakin ahlaken bağlayıcı mahiyettedir. Ne var ki Hamas ile İsrail ortasında varılan süreksiz ateşkes kararı şimdi kalıcı ve kesin bir bağlayıcılığa kavuşmamıştır; beklendiği üzere İsrail’in ateşkes ihlalleri peyderpey görülmeye başlanmıştır.
