İnsanı, öyküleri, sokakları, yapıları ve yemekleriyle eşsiz bir yer.
Ayvalık’taki, Cunda Adası’nın kedisi, delisi ve ölüsü
meşhurmuş. Evet evet, adanın her yeri kedi! Bunun nedeni sahil
şeridinde balıkçıların olması ve ada insanlarının kedileri
çok sevmesi. Ada yaşantısı demek yalnızlık demek çünkü.
Taş kahvede oturanlara “Peki delisi ne
demekmiş?” diye soruyorum, şöyle anlatıyorlar:
“Buralarda rüzgâr bol ve rüzgârda içki
içince etkisi zor anlaşılıyor. Malum mezeler enfes, içtikçe
içiliyor. Serde gurbetlik var. Karşı kıyılara bakılıp Ege
türküleriyle dalınıp gidiliyor. İşte bu çok içenleri ve ruh
sağlığını yitirenleri götürüp ‘Tımarhane adası’ denilen
yere bırakıyorlar, adanın uğultulu rüzgâr sesi onları kendine
getirsin diye.”
Gelelim “Ölüsü ne demek?”e. Türk insanı
merak eder yani ölü falan niye yani? Eğer bir Ayvalıklı başka
kentte veya ülkede vefat ettiyse tanıdıkları eş, dost, komşu
bilsin, öğrensin diye hoparlörlerle duyurulur, duası da
okunurmuş. Yani Ayvalık’ta her gün birisi öldüğünden değil.
ZAMAN DURMUŞ!
Cunda’ya varır varmaz ilk iş Taş Kahve’de
dibek kahvelerimizi içiyoruz. İlk kez dibek kahvenin dövülerek
yapılışını izliyorum. Kahve şahane, mekân ondan da şahane.
Yaş ortalaması yüksek. Zaman durmuş, sanki kahvenin olmazsa
olmazları bu insanlar. Biz geçip gidenler mi gerçek, onlar mı?
Düşün dur bu kareyi.
Adanın sokakları göz alıcı. Rum taş evleri
dillere destan. Sokak sokak dolaşmak keyif verici. Ada insanları
sakin bir gülüşle selamlıyor sizi. Burada tereddütsüz her yerde
kalabilirsiniz. Kahvaltısı doğal, çarşafları sakız gibi.
(Zaten sakızı meşhur yerler buralar) Ada tarihi manastır ve
kiliseleriyle de ünlü. En ünlüleri; Taksiyarhis, Agios Yannis,
Panaya Kiliseleri ve Ai Dimitri Ta Salina Manastırı. Sokak sokak
dolaşırken karşınıza çıkıyorlar zaten.
Beş çayı için mutlaka Karadeniz Pastanesi’nde
bir mola verin ve ev yapımı kurabiyelerle çayınızı için. En
sevdiğim kokulardan biri de kurabiye kokusu işte.
Akşam için Cunda Giritli Restaurant’ı seçtik.
Canlı fasıl ve Rum müzikleri eşliğinde rakı-balık keyfi…
Deniz ürünleri buralarda ayrı lezzetli. Kabak çiçeği dolması,
peynirleri, kalaçita, istifno, su samutu, bebek kabağı, cipo
horta, papalina, zestohorta, deneyin derim.
“Cunda Adası’nda
aklında ne kaldı?” derseniz “Yediklerim” diyebilirim. Yaz
demek rahatlık demek tamam ama böyle mezeler karşısında irade
sıfırlanması yaşıyorsunuz. Gözünüz doymuyor. Sanki her lokma
bir iksir. Girit mutfağı hâkim ve ot ağırlıklı. Ot ve balık
birbirine çok yakışan bir çift buralarda.
LOKMA SIRASI
Yemek sonrası kordon boyunda gezerken lokma
sırasına girmeyi unutmayın. Evet, yanlış duymadınız lokma
sırası. Bildiğimiz lokma tatlısı ama eşsiz bir lezzet.
Beklediğinize değecek. Lokma İmparatoru Saki ve Meşhur Ada
Lokması Mustafa’nın Yeri. Her iki ustanın yaptığı lokmalar da
nefis.
Tatlı bir yorgunlukla adanın mis gibi esen
rüzgârı sizi yatakta sarsın ve rüyalarınızda hâlâ adayı
dolaşın. Yüzünüzde tatlı bir gülümsemeyle mis gibi uyuyun ve
ne yapın ne edin Cunda’da tatil bitmeden birkaç gün geçirin
derim. Sevgiyle kalın…