Kadın Kuruluşları Birliği, Medeni Kanun’un kabulünün 97. yılı dolayısıyla bir açıklama yayımladı.
17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin 97. yıl dönümü. Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle Türk kadını erkekler gibi eşit yurttaş oldu.
Kadın Kuruluşları Birliği‘nin konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Medeni Kanun’un, laik hukuk devletimiz için, tüm yurttaşlar için ve özellikle kadınlar için önemine ve değerine bir kez daha dikkat çekmek ve ‘sil baştan yazılacak’ girişimlerine izin vermeyeceğimizi kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.
“Medeni Kanun kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku kurallarıyla, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerinin düzenlendiği temel kanundur.” denilen açıklama şu şekilde:
“Atatürk’ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kabul edilen Medeni Kanunumuz, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.
Medeni Kanun aynı zamanda bir kadın hakları devrimidir.
EVLİLİK YAŞI; TEK EŞLİLİK ve evlilik birliğinin ‘RESMİ NİKAH’ ile kurulması kabul edilmiş, ‘erkeğin BOŞ OL’ demesiyle boşanma yerine ‘HAKİM KARARIYLA BOŞANMA’, kız ve erkek çocuklara ‘EŞİT MİRAS PAYI’ kurallarıyla kadın haklarının güvencesi olmuştur.
Ne yazık ki günümüzde, Medeni Kanun’un yok sayılmasına yol açan uygulamalara, ‘sil baştan yazılacak’ gibi söylemlere ve bu yolda yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz:
– Nüfus Hizmetleri Kanununda 17 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle ‘müftülere resmi nikah yetkisi’ verilmesiyle Medeni Kanunla sağlanmış olan hukuk birliğinin ve laiklik ilkesinin göz ardı edilmesine yol açılmıştır.
– Son dönemde Medeni Kanunun 175 ve 176. maddelerinde yer alan yoksulluk nafakası hükmünün ‘erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması’ gibi bir gerekçeyle kaldırılması gündeme taşınmıştır. Oysa yasaya göre erkek tarafın nafaka alması önünde bir engel yoktur, boşanan her iki taraf da nafaka talep edebilir. Uygulamada genellikle boşanan kadının nafaka talep eden taraf olmasının nedeni göz ardı edilmektedir. Bu yanlıştan dönülmelidir.
–Arabuluculuk Kanununda İHTİYARİ olduğu belirtilmesine rağmen, Adalet Bakanlığınca, ‘Aile Hukukunda ZORUNLU Arabuluculuk’ uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun ailede ve toplumda ve özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete bir kez daha dikkat çekmek isteriz.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi ve özellikle kadınları bir kez daha MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIKMAYA çağırıyoruz.”