Sims 2000’lerden beri hayatımızda yer alıyor. İşte ana oyunları ve eklenti paketleriyle milyonlarca kişiye seslenen oyundaki Simsçe’nin kökenleri.
Electronic Arts’a ait Maxis Stüdyoları’nda çalışan kıdemli ses direktörü Robi Kauker, 2000 yılında tanıtılan ve çok ses getiren bilgisayar oyunu Sims’in başından beri geliştirilmesine yardım ettiği, Simsçe denilen kendine özgü bir dilinin olduğunu söylüyor.
Oyuncular Sims denilen karakterleri yaratıyorlar ve açlık, eğlence, hijyen gibi isteklerini karşılayarak hayatlarını yönetiyorlar.
Karakterlerin çıkardığı sesler ise tamamıyla Kauker’in grubunun tasarımı. Oyun serbest stille sahip yani oyuncuların Sims’lerin hayatını nasıl yöneteceklerine dair belli bir kural yok. Oyuncular dünyayı keşfediyor ve kendi hikayelerini yaratıyorlar. Ekibin ilk hedefi, karakterlere hikayelerini anlatmadan ses vermek oldu.
Populer Science Türkçe’de yer alan ayrıntılarda ekip eğer gerçek bir dil kullansaydı, bu durum oyuncuların hayal gücünü kısıtlardı. Onun yerine gerçek bir dile ait kelimeler kullanmadan karakterlerin duygularını ifade edebilecek ses aktörleri kullanmayı tercih ettiler.
Aktörler beş gün boyunca bilmedikleri dillerin kelimelerini kullanarak doğaçlama yaptı ve bu kelimelerin duygusal seslerinden ilham aldılar. Sonraki yıl bu kayıtların Simsçe’ye çevrilmesiyle geçti. Bunu yapmanın aptalca bir zorluğu olduğunu söylüyor Kauker. Oyun tasarımcıları birkaç saniye uzunluğunda bir duygu istiyor, onlar da bu duyguyu karşılayacak parçaları kesip birleştiriyorlardı.
SONUNDA BİR ÇEŞİT DİL ORTAYA ÇIKMIŞ OLDU
Örneğin aktörlerin kayıtlarından oluşturulan “Sul-sul” kelimesi, genelde neşeli bir selamlaşma ifadesi olan “Aloha” kelimesinin dengi olarak kullanılmaya başladı.
Simsçe’nin ilk haline “bebek konuşması” demişler çünkü son derece doğrudan ve basitmiş. Sims geliştikçe Simsçe de gelişmiş. Artık oyunda tek heceli kelimelerin yerine daha karmaşık yapılar ve daha geniş bir duygusal kapsam var.
Normalde Sims’ler gülerken ve ağlarken ellerini yüzlerine koyuyor. 2014 yılında çıkan Sims 4 ile beraber ise daha basit sorunlarda ağlayıp, ölüm gibi olaylarda hıçkırarak ağlamaya başlamışlar. Oyunda duygusal bir zeka oluşmuş. Ekip yine de ilk hedefinden, yani bilindik kelimeler olmadan hikaye anlatmaktan ve herkese hitap eden bir dil geliştirmeye çalışmaktan vazgeçmeyeceğini söylüyor.
