Türkiye’nin besin, tarım ve biyoendüstri alanında faaliyet gösteren gruplarından Sunar Yatırım, yenilenebilir güç, sürdürülebilir tarım ve biyo-bazlı üretim yatırımlarıyla etrafla uyumlu sanayi dönüşümünü sürdürürken, entegre yapısı ve küresel ihracat ağıyla ülke iktisadına katma kıymet sağlamaya devam ediyor.
Şirket, etrafla uyumlu büyüme gayeleri doğrultusunda sürdürülebilir tarım, biyoendüstri ve yenilenebilir güç alanlarındaki yatırımlarını Adana’da düzenlediği basın toplantısında kamuoyuyla paylaştı.
Toplantı sonrasında iştirakçiler, Sunar üretim tesislerini ve NÇS Çiftliği’ni ziyaret ederek şirketin entegre üretim modeli hakkında yerinde bilgi aldı.
180 GÜNDE TABİATTA KAYBOLAN BİYO-BOZUNUR PLASTİK
Sunar NP bünyesinde yürütülen AR-GE çalışmalarıyla geliştirilen ve 180 günde tabiatta kaybolan biyobozunur ve bitki bazlı ham unsurlar, ambalaj ve plastik kesiminde alternatif tahlil sunuyor.
Grup, termoplastik nişasta (TPN) ve biyopolimer üretiminde attığı adımlarla döngüsel iktisat maksatlarına katkı sağlarken bu eserlerin ticarileştirilmesiyle dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik somut ilerlemeler kaydetmeyi amaçlıyor.
“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, İŞ YAPIŞ BİÇİMLERİNİN AYRILMAZ BİR PARÇASI”
Sunar Yatırım Yönetim Kurulu Lideri ve Üst Yöneticisi (CEO) Mustafa Nuri Çomu, geleceğin dünyasında muvaffakiyetin, etrafla uyumlu ve verimli üretim modellerini benimsemekten geçtiğini söyledi.
Çomu, bu dönüşümü hayata geçirdiklerini belirterek, “Amacımız sırf üretmek değil, tabiatla ahenk içinde kalıcı paha ve itimat inşa etmek. Sürdürülebilirlik, moda bir kavram olmaktan öte iş yapış biçimlerinin ayrılmaz bir kesimi. Üretimin her evresini, tabiata, topluma ve beşere hürmet temelinde yine tasarlamaya uğraş ediyoruz. Bizim için büyüme, ekonomik girdinin yanında, bu topraklardan aldığımız rahmeti geleceğe aktarma sorumluluğu.” diye konuştu.
“BİZİM İÇİN KÜRESELLEŞME, MAHALLÎ PAHALARI DÜNYAYA TAŞIMAK DEMEK”
Sunar ürünlerinin 6 kıtada, 100’ü aşkın ülkeye ulaştığını ve ihracat gelirlerinin 250 milyon doların üzerinde olduğunu aktaran Çomu, bilhassa Türkiye’de tek üreticisi oldukları sorbitol başta olmak üzere, dekstrin, mısır yağı ve nişasta segmentlerinde Türkiye’nin ihracat önderleri ortasında yer aldıklarını anlattı.
Çomu, Adana’dan dünyaya yayılan üretim zinciriyle yerelden beslenip global pazarlarda büyüdüklerinin altını çizerek, “Bizim için küreselleşme, mahallî kıymetleri dünyaya taşımak demek. Yatırımlarımızın merkezinde hem bölge kalkınması hem de memleketler arası rekabet gücü bulunuyor.” biçiminde konuştu.
Türkiye’de büyük oranda ithal edilen sodyum glukonatı ürettiklerini anımsatan Çomu, konuşmasına şöyle devam etti:
“25 Mayıs 2025’te Ticaret Bakanlığı, yerli üreticilerin başvurusu üzerine Çin menşeli sodyum glukonat ithalatına damping soruşturması açtı. Soruşturmada, sodyum glukonat ve öbür komponentlerin fiyatlarının yerli üreticilere ziyan verdiği ve anti‑dumping vergisi uygulanmasının değerlendirildiği belirtildi. Sunar olarak, adil rekabet ve yerli endüstrinin korunmasına yönelik yürüttüğümüz çalışmaların kamu nezdinde de ses getirmesinden memnuniyet duyuyoruz.”
“BİYO-BOZUNUR POŞETLER GEKAP VERGİSİNE TABİ TUTULMADAN BAŞKA SINIFLANDIRILMASI GEREKİYOR”
Çomu, biyoendüstrinin geleceğin en stratejik alanlarından biri olduğuna dikkati çekerek, tabiattan ilham alan bu yeni jenerasyon üretim anlayışıyla hem çevreyi koruduklarını hem de ülkenin sanayi kapasitesinin artışına katkı sunduklarını aktardı.
Yerli kaynaklarla, dünya standartlarında üretim yaparak Türkiye’nin rekabet gücünü kalıcı biçimde artırmayı hedefediklerine işaret eden Çomu, “Bu alanda üretimin artması dış ticaret açığımızın azalması manasına da geliyor. Biyo-bozunur poşetler Geri Kazanım İştirak Hissesi (GEKAP) vergisine tabi tutulmadan başka sınıflandırılması gerekiyor. Bu mevzuda yapılacak düzenlemeler, etraf dostu eserlerin yaygınlaşmasını hızlandıracaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
10 YILDA 180 ÇİFTÇİ İLE 20 BİN DÖNÜM TOPRAKTA SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM
Grup şirketlerinden Elita Gıda’nın ziraî sürdürülebilirliğe yönelik yaklaşık 10 yıldır aralıksız sürdürdüğü projeye değinen Çomu, programın, şimdiye dek 180 üreticiyle işbirliği içinde 20 bin dönümü aşan alanda uygulandığının bilgisini verdi.
Elita Gıda’nın ayçiçeği üretiminde sürdürülebilir tarım modeli uyguladığını kaydeden Çomu, şirketin SAI (Sürdürülebilir Tarım Girişimi-Sustainable Agriculture Initiative) platformu tarafından yürütülen FSA (Farm Sustainability Assessment) kontrolünden de muvaffakiyetle geçtiğini belirtti.
Su ve güç tasarrufu, toprak verimliliği, karbon salımının azaltılmasına odaklanan projeyle çiftçilere eğitim ve teknoloji transferi sağlayadıklarını vurgulayan Çomu, tarımın geleceğine katkı sunmayı amaçladıklarını lisana getirdi.
“2024-2025 DEVRİNDE TÜRKİYE’NİN MISIR İTHALATI YÜZDE 45 ARTTI”
Çomu, kuraklık ve ithalat artışının sektörel tesirlerine değinerek, “2024-2025 periyodunda Türkiye’nin mısır ithalatı yüzde 45 arttı, kuraklık nedeniyle ayçiçeği üretiminde yüzde 10’dan fazla düşüş bekleniyor. Bu durum, yerli üretimin stratejik pahasını daha da artırıyor. Sunar’ın entegre üretim yapısı, bu açığı kapatma gücüne sahip.” formunda konuştu.
Nişasta bölümünde Türkiye’nin birinci AR-GE merkezine sahip olduklarını vurgulayan Çomu, bedeli, 1 milyon doları aşan teknoloji altyapısına sahip merkezlerinde, mühendis, biyomühendis ve gıda mühendislerinden oluşan uzman takımları olduğunu kaydetti.
Çomu, projelerinin, ticarileşen eserlerle Türkiye endüstrisine katkı sağladığına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Merkezimizde kurulduğu günden bu yana AR-GE çalışmalarıyla geliştirerek sanayiye sunduğumuz eser oranı, tüm eserlerimiz içinde yüzde 30’u geçti. Bununla bir arada, AR-GE grubumuzda yüksek oranda bayan ve lisansüstü yetişmiş çalışma arkadaşlarımızın bulunması bizim için gurur verici.”
EXCIPACT GMP (İyi Üretim Uygulamaları) sertifikasını aldıklarını da paylaşan Çomu, dokümanın, ilaç ve “eksipiyan” sanayisine yönelik yüksek güvenlik ve kalite standartlarına sahip üretim yapabildiklerinin milletlerarası göstergesi olduğunu ve Avrupa’da bu sertifikaya sahip sayılı üreticiler ortasında yer aldıklarını tabir etti.
Çomu, Türkiye’nin yeşil dönüşüm siyasetlerine direkt katkı sunduklarını aktararak, konuşmasını şöyle tamamladı:
“2025’te devreye alınan güneş güç santralleriyle yenilenebilir güç kapasitesini artırdık. 2026 sonuna kadar, tüm tesislerimizin güç gereksiniminin yüzde 95’ini güneş gücü santrali (GES) yatırımlarıyla karşılayacağız. GES projelerimiz, yıllık bazda 80 bin tonun üzerinde karbon salımının önüne geçilmesini sağlıyor. Gayemiz, 2030’a kadar karbon nötr üretim modeline tam geçiş yapmak. Güçte yeşil dönüşümü yalnızca çevresel değil tıpkı vakitte ekonomik bir paha olarak görüyoruz.”
