MÜSİAD Ankara Şubesi’nin mesken sahipliğinde düzenlenen 5. Askeri Radar ve Hudut Güvenliği Doruğu, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kongre Merkezi’nde İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının takviyesiyle gerçekleştiriliyor.
İkinci, burada yaptığı konuşmada, dünyada güvenlik istikrarlarının süratle değiştiği bir devirde Türkiye’nin savunma endüstrisinde geldiği stratejik pozisyona dikkati çekti.
Türk savunma endüstrisinin bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin neredeyse tüm sistem ve platform muhtaçlıklarını karşılayabilecek seviyeye ulaştığını vurgulayan İkinci, “Kendi silahını, füzesini, radarını üretebilen bir ülke, artık kendi güvenlik yazgısını de kendi tayin eder hale gelir. Bu, tam bağımsızlık yolunda en kritik eşiğin aşılmasıdır.” diye konuştu.
YAPAY ZEKA, HİPERSONİK SİSTEMLER VE UZAY TEKNOLOJİLERİ
Murat İkinci, savunma kesimini önümüzdeki 10-15 yılda derinden etkileyecek üç ana teknoloji alanına vurgu yaparak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yapay zeka, hipersonik teknolojiler yani mach 5 ve üzeri süratlerde hareket eden sistemlere karşı savunma tahlilleri ve gözetleme, irtibat ve lazer tabanlı sistemlerin geleceği olan uzay ve sensör teknolojileri. Bu üç alan, savunma teknolojilerinde paradigma değişimi yaratacak. Bilhassa sensör ve lazer teknolojilerinde yerli üretim kabiliyetimizi artırmak için ağır gayret gösteriyoruz.”
Uzay teknolojileri ve sensör teknolojilerinin rolüne işaret eden İkinci, şunları kaydetti:
“Eğer füzeleriniz gereğince yeterli sensörlere sahip değillerse vazifelerini çok da yeterli bir noktada yerine getiremeyebilirler. Sensör ve bunun alt teknolojilerini lazer, RF teknolojileri, dalga teknolojileri, kızılötesi algılayıcılar, üzere daha çok üzerine çalışıp geliştirmemiz gerekiyor.
Özellikle Batılı ülkelerin Türkiye’ye uyguladığı üstü açık ve kapalı ambargolar var. Husus roket ve füze olduğunda bu bahis daha da üst algılara gidiyor. Roketsan bu mevzuda en fazla kısıtla karşı karşıya kalan kurumlardan. Fakat yerlileştirme ve ulusallaştırma faaliyetlerimizi de en üst noktaya çıkarmış şirketlerden biriyiz.”
IDEF 2025’te tanıtılan Tayfun Blok 4 hipersonik füze sisteminin Kara Kuvvetlerinin uzun menzilli gereksinimi olan sistemleri yerli-milli gerçekleştirmek için tasarlandığını anlatan İkinci, “Hipersonik füzeye sahip olmak önemli bir caydırıcılık getiriyor, yerli imkanlara yapabiliyor olmak da savunma endüstrisinde geldiğimiz noktayı gösteriyor. Yakıt, patlayıcı, güdüm, sinyal istihbaratı, sensör, füzyon, nanoteknoloji üzere alanlarda kabiliyetlerimizi geliştirmemiz gerekiyor.” tabirlerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN KATMANLI HAVA SAVUNMA SİSTEMİ ‘ÇELİK KUBBE’
İkinci, Türkiye’nin geliştirdiği “Çelik Kubbe” hava savunma sistemi hakkında ayrıntılı bilgi vererek, bu sistemin kara, deniz ve hava ögelerini kapsayan çok katmanlı bir yapı oluşturduğunu söyledi. İkinci, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Çelik Kubbe, radarlar, sensörler, hava araçları, deniz platformları ve füzelerden oluşan entegre bir savunma ağı. Bu sistem kara savunmasını değil, deniz ve hava alanını da eş vakitli müdafaa altına alabilecek biçimde tasarlandı. Türkiye, bu türlü bir sistemi hayata geçiren sayılı ülkelerden biridir. ASELSAN, Roketsan, TÜBİTAK SAGE ve MKE üzere kurumların ortak çalışmasıyla yürütülen projede yapay zeka tabanlı karar takviye sistemleri kilit rol üstleniyor.
Bu sistemin özünde insan suratının ötesine geçen bir reaksiyon kapasitesi bulunuyor. Binlerce radar izini, amaç verisini ve füze rotasını insan eliyle anlık olarak yönetmek mümkün değil. Amaç önceliklendirme, tanıma, tehdit kıymetlendirme ve en uygun karşı tedbirin seçimi üzere süreçler, yapay zeka algoritmalarıyla yürütülüyor. Bu teknoloji, hava savunmasında karar mühletini milisaniyelere düşürerek etkisiz hale getirme oranını dramatik biçimde artırıyor.”
Murat İkinci, bu teknolojileri geliştirme sürecinde yapay zekanın savunma teknolojilerinde ek bir araç değil, sistemin merkezi bileşenlerinden biri haline geldiğini vurgulayarak, “Yapay zeka, sırf datayı tahlil eden bir sistem değil, radarın, füzenin, komuta denetim merkezinin ve hatta mühimmatın kendi ortasında kurduğu bağlantısı optimize eden bir zihin. Artık alandaki asker, uçaktaki pilot yahut radar operatörü tek başına değil, ardında devasa bir dijital zeka takviyesiyle hareket ediyor. Bizim için de yapay zeka, ithal edilecek bir yazılım değil, ulusal olarak eğitilen bir stratejik kabiliyettir.” diye konuştu.
