Hakkında Milletlerarası Ceza Mahkemesi’nce çıkarılan tutuklama kararı bulunan Netanyahu yaptığı açıklamada bir sefer daha eski defterleri aradı. Yani Osmanlı devrine dair göndermeler yaptı.
Savaş hatalısı Netanyahu, Osmanlı Devleti periyodunda Kudüs’te bulunan Siloam (Silvan) Yazıtı’nı almak için uğraştığını, lakin bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İBB Başkanı olduğu dönemde artan hassasiyetlerden dolayı gerçekleşemediğini söyledi.
FİLİSTİN HALKI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Aslında İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Osmanlı üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik açıklamalar yapması çok sık oluyor, zira bölgedeki Filistin halkı için bunun değerini biliyor. İşgal altındaki Filistintiler ve soykırım altında tutulan Gazzeliler için hem Türkiye’nin her açıklaması ve atacağı adımlar kritik değerde hem de Osmanlı kayıtları hayati nitelikte. Bugün Filistin topraklarının dört bir yanında hâlâ ellerindeki Osmanlı tapularına canları kıymetine sahip çıkan binlerce Filistinli bulunuyor.
TÜRKİYE EVRAKLARI FİLİSTİN’LE PAYLAŞIYOR
Türkiye, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan, Filistin’e dair tapu kayıtları ile evrak ve dokümanları içeren Osmanlı arşivlerinin elektronik kopyasını 2019’da Filistin’e vermişti. Son vakitlerde İsrail medyasında yer alan haberlerde, Türkiye’nin Filistin’e açtığı arşivlerden, İsrail’in tedirginlik duyduğu gündeme getirildi. İsrail’in Yisrael Hume gazetesinde yer alan bir haberde, “Türkiye, Filistinlilere arşivi vererek, İsrail işgalini kanıtlamalarına yardım ediyor” tabirlerine yer verildi.
LÜBNANLILAR İÇİN DE KRİTİK ÖNEMDE
Lübnanlılar, İsrail’in işgalini genişlettiği Şebaa Çiftlikleri ve Kafr Şuba Zirveleri’nin Osmanlı evraklarıyla kendilerinin olduğunu belirtiyor. Geçtiğimiz yıllarda Anadolu Ajansı’na konuşan Arakub Belediyeler Birliği Lideri ve Kefer Şuba Belediye Başkanı Kasım Kadri “Şebaa Çiftlikleri ile Kefer Şuba Zirveleri’nin büsbütün Lübnan toprağı. Bölge sakinleri Osmanlı devrine kadar uzanan tapu evraklarına sahip” demişti. Şebaa beldesinden İsmail Hamdan da “Bazısı Fransız mandası periyoduna, birtakımı da Osmanlı periyoduna ilişkin evraklar, kelam konusu toprakların Lübnanlı bireylere ve Lübnan’daki vakıflara ilişkin olduğunu kanıtlıyor” demişti.
HER SEFERİNDE REDDETTİK
Netanyahu’nun lisana getirdiği Silvan Yazıtı’nı İsrail’in birçok sefer Türkiye’den istediği biliniyor. Times of Israel haber sitesinin 2022 yılında ismini açıklamayan İsrailli bir kaynağa dayandırdığı haberinde, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan ve en kıymetli antik İbranice yazıtlardan biri olarak bilinen Türkiye’ye ilişkin Silvan Yazıtı’nın İsrail’e verileceği tez edilmişti. Fakat diplomatik kaynaklar, yazıtın 1880’de bulunduğu yer olan Doğu Kudüs’ün o devir Osmanlı toprağı, artık ise buranın Filistin devletinin modülü olduğunu belirterek kelam konusu tarihi yapıtın İsrail’e verileceği tarafındaki haberlerin palavra olduğunu söylemişti. İsrail basınında çıkan haberlere nazaran, Tel Aviv idaresi bu yazıtı daha evvel de birçok defa Türkiye’den istemiş lakin her seferinde ret karşılığı almıştı.
YAHUDİLER BİLE KABUL EDİYOR: OSMANLI DEMEK HUZUR DEMEKTİ
İsrail’de Ultra-Ortodoks (Haredi) bir Yahudi, 401 yıl süren Osmanlı yönetimi altında Kudüs’te huzur içinde yaşadıkları periyodun İsrail ile birlikte son bulduğunu söyledi. Toplumsal ağlara düşen imgelerde Osmanlı Devleti devrinde Museviler ve Filistinlilerin birlikte barış içinde yaşadıklarını vurgulayan Haredi Yahudi, “En yakın komşularımız Filistinlilerdi. Çok güzel anlaşıyorduk. Birbirimizi besliyorduk. Birlikte yemek pişiriyor, barış içinde yaşıyorduk. Buradaki barışı bozan şey yalnızca Siyonizm ve onun fikirleriydi” dedi.
KUDÜS’ÜN TAPULARI DEVLET ARŞİVLERİNDE KORUMA EDİLİYOR
Türkiye’nin devlet arşivlerinde korunan Osmanlı devrine ilişkin Filistin tapu kayıtları, memleketler arası hukuk açısından kritik bir ehemmiyete sahip. Evraklarda, Osmanlı devrinden kalma 254 defterde tam 650 bin mülkün kaydı bulunuyor.
MESCİD-İ AKSA’NIN STATÜKOSUNUN TARİHİ SÜRECİ
Kudüs İslami Vakıflar Yönetimine nazaran, Kudüs’teki kutsal yerlerin statükosu 1852’de Osmanlı Padişahı Sultan Abdulmecid’in fermanıyla belirlendi. Kelam konusu Osmanlı fermanıyla belirlenen statüko, Kudüs ve Beytüllahim’de Müslümanlara ve Hristiyanlara ilişkin birçok kutsal yeri kapsıyordu.
1879’da Berlin Mutabakatı’nın 62. unsurunda yalnız Müslümanların değil Hristiyanların da kutsal yerlerini kapsayan statükonun değiştirilemeyeceği söz edilmişti. İngilizlerin Filistin’i işgalinin akabinde ilan edilen Manda idaresi periyodunda (1920-1947) kutsal yerlere dair kelam konusu statüko korundu.
İsrail, 1967’de Batı Şeria ve Gazze’yi işgal ettikten sonra İslami Vakıflar Yönetiminin idaresinde bulunan Mescid-i Aksa ile ilgili statükonun olduğu üzere kalacağını ilan etti. Fakat İsrail, Mescid-i Aksa’nın duvarlarından biri olan Burak Duvarı’nı işgal ederek, burayı Ağlama Duvarı olarak isimlendirdi. Mescid’i Aksa’nın Meğaribe (Fas) Kapısı’nın anahtarlarına el koyarak, Eski Kent’teki Müslüman mahallesinin uzantısı olan Meğaribe Mahallesi’ni yerle bir etti. İsrail hükümeti, 2003 yılında tek taraflı aldığı kararla statükoyu açıkça ihlal ederek, Mescid-i Aksa’yı fanatik Musevilerin baskınlarına açmıştı.
